Markanın Kötü Niyetli Tescili : Marka hukukunda kötü niyet, tescil ile sağlanan bir markanın amacına aykırı kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yere yarar sağlanması olarak tanımlanmaktadır. Marka hukukunun amacı tescil edilen markanın korunmasını sağlamaktır ve marka sahibi dışındakilerin markayı haksız olarak kullanmasını engellemektedir. Kötü niyetli tescil halinde dürüstlük kurallarına aykırı bir davranış; bir işaretin marka olarak tescil edilmesi hakkın kötüye kullanımı mevcuttur. Kötü niyetli tescile örnek vermek gerekirse; bir kimsenin tescil engellerini bilmesine rağmen bir markayı tescil ettirmesi, başkasının tescilsiz olarak kullandığı bilinen işareti marka olarak tescil ettirmek, aslında marka olarak kullanılması düşünülmeyen işaretin marka ticareti yapmak veya ileride bu işareti kullanan kişilere karşı markadan doğan hakkı kullanmak gibi durumlar gösterilebilir.
Markanın korunması tescile dayalı olmaktadır ve marka tescilinden doğan haklarda münhasıran marka sahibine aittir. Tescil başvuruları Türk Patent ve Marka Kurumu’na yapılmaktadır. Kurum tarafından marka şekli olarak incelemeye tabi tutulur. Şekli inceleme kapsamında başvurunun; kanunla sağlanan korumadan yaralanabilecek kişiler tarafından yapılıp yapılmadığı ve kanunda öngörülen başvuru şartlarının sağlanıp sağlanmadığı incelenir. Şekli açısından eksiklik bulunmaması halinde, Kurum tarafından SMK Madde 5’de düzenlenen mutlak red nedenlerinin mevcut olmadığı re’sen dikkate alınır. Markanın tescil edilebilmesi için SMK Madde 6/9 ‘da düzenlenen nispi ret nedenlerinin de mevcut olmaması gerekmektedir. Ancak nispi ret nedenleri gerçek hak sahiplerinin itirazı üzerine incelenmektedir. Kurumun nispi ret nedenlerini kendiliğinden inceleme yetkisi mevcut olmamaktadır. Gerçek hak sahibi, marka başvurusu Marka Bülteni’nde yayınlanmasından itibaren 2 (iki) ay içinde Türk Patent’e başvurarak başvurunun reddedilmesini talep edebilmektedir. Gerçek hak sahibinin Türkiye’de ikametgahı yok ise bu başvuruyu ancak bir marka vekili aracılığıyla gerçekleştirebilir. Eğer kötü niyete rağmen marka tescil edilmişse , gerçek hak sahibinin SMK madde 25 uyarınca , markanın hükümsüzlüğü davası açabilir veya markanın terkin edilmesini sağlayabilir.
SMK. m. 25/6 hükmü gereğince marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.
Yukarıda izah ettiklerimizi özetlemek gerekirse; gerçek hak sahipleri tarafından yaratılan , tanıtılan markalardan üçüncü kişilerin haksız yarar sağlaması marka hukukunda kötü niyeti teşkil eder. SMK ve ve yerleşik Yargıtay kararları, Türk Patent nezdinde ve/veya Madrid Protokolü kapsamında Türkiye’de tescilli olmayan işaretleri ve yabancı menşeili markaları korumaktadır, işaretlerin /markaların aynı veya benzerlerinin, aynı veya benzer sınıflarda, markanın yarattığı itibardan faydalanmak amacıyla kötü niyetli tescil edilmesini nispi red sebebi olarak kabul eder ve itiraz üzerine bu çeşit tescil taleplerini reddetmektedir. Ayrıca kötü niyetle tescil edilmiş olan markaların hükümsüz sayılmasına ve terkin edilmesine de imkan sağlamaktadır.
Daha fazla detay almak için bizi Instagram üzerinden takip edebilirsiniz veya Ece Patent sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.